Ramazan ayının vazgeçilmezi Güllaç, pratik hazırlanışının yanında tam bir göz ziyafeti sunmaktadır. Güllaç tatlısının nar ile süslenmesi tam bir Osmanlı geleneğidir. 15. Yüzyılda Osmanlı halkı nişastadan yufkalar açar ve bu yufkalar saklanırmış. Hava alan yufkalar zamanla kururmuş. Osmanlı ev hanımları da ne yapsın, kuruyan yufkaları süt ve şeker karışımıyla ıslatıp tatlı yaparlarmış. Zaman içerisinde gül suyunun da ilave edilmesiyle güllü aş ismini almış bu tatlımız. Yine zaman içerisindeki değişimle ise şimdiki Güllaç ismine dönüşmüş adı.
Güllaç tatlımız kaynaklara göre Osmanlı sarayına ilk kez 1489 yılından girmiştir. Kastamonulu bir aşçının şekerli sütle yufkaları ıslatıp ikram etmesiyle kısa zamanda üne kavuşmuş. Kastamonulu ustanın bu mahareti o zamanın saray sultanı tarafından duyulunca, usta derhal saraya alınmış ve tatlıcı başı yapılmış. Osmanlı sarayındaki bu eşsiz lezzetin yaprakları o zamanlarda kömür ocaklarındaki saç tavalarda pişirilirmiş. Bazı kaynaklarda Kanuni Sultan Süleyman’ın çocukları için düzenlediği sünnet törenlerinde Güllaç tatlısını ikram ettirdiği de geçmektedir.
Ramazan ayında oruçtan dolayı düşen kan şekerini dengeleyerek normal seviyeye getiren bu lezzetin bağışıklık sistemini güçlendirdiği, sakinleştirici ve stresi azaltıcı etkilerinin olduğu uzmanlar tarafından ortaya koyulmuştur.
İçerikler